14 Nisan 2012 Cumartesi

600’den fazla öğrenci tutuklu: “Sıra sende”

Devletin kini kurşun gibi biz öğrencilerin üzerine yağıyor ve bu kin sırayla her birimizi parmaklıklar ardında zaptetmeye çalışıyor. Bir sabah uyandığınızda, daha dün birlikte olduğunuz arkadaşınızın evlerinin basıldığını, darmadağın edildiğini, kitaplarına/notlarına ve hatta dolabındaki puşisine suç delili diye el konulduğunu öğreniyorsunuz. Sıra kimde diye düşünmeye gerek yok. Sıra puşisini takan, inancı için aşuresini dağıtan birinde, sıra odasında ders notu ve kitabı olan birinde, parasız eğitim isteyende, sıra özgürlüğü için zihinlerdeki zincirleri kırmaya çalışan her birimizde.



Neden TUTUKLANIYORUZ?

Sistem, televizyon, gazete, internet, aile, okul gibi araçlarıyla bedenlere üflediği ruhu sineye çeken yurttaşlar yaratıyor. Bu yurttaşlara üflenen ruh, sorgulamanın, düşünmenin, paylaşmanın dışlandığı, bencilliğin, rekabetçiliğin ve köleliğin taşıyıcılığını yapmaktan başka bir misyon üstlenmiyor. Sistemin bu ruhu her daim üflemesinin nedeni ise tüm çelişkilerine rağmen varlığını devam ettirmek. Çünkü düşünmeyen, sorgulamayan kişi kendi hakları için bile olsa mücadele etmez. Her attığı adımda insanların yaşam alanlarını daraltan sistemde bu şekilde sorgulanamaz hale gelir.

Olur da birileri bu ruhu kabul etmezlerse, sistemin cinneti onları yutmaya çalışır. Sorgulayan, düşünen, hak alma mücadelesi verenler sistem tarafından tehlikeli-marjinal ilan edilirler. Artık tek yol onları susturmak, konuşturmamak ve ehlileştirmek olur.

Parasız eğitim istediği için tutuklanan öğrenci arkadaşlarımızdan tutun da, ders müfredatlarına dair üniversite eğitiminde köklü değişimler yaratan Bologna Sürecine karşı mücadele eden ya da anadilde eğitim isteyen arkadaşlarımızın tutuklanmasının sebebi aynıdır. Hukuk ne kadar modern yada demokrasi ne kadar ileri olursa olsun, düşünen insanlara yönelik uygulamalar değişmiyor, ki modern hukukun gerekliliği olan birçok argüman, öğrencilerin tutuklanması için kullanılan kanıtlarla yok sayılmıştır. Yumurta, puşi ya da herhangi bir kitapçıda bulabileceğiniz kitaplardan, ideolojik halay çekmeye kadar bir çok kanıt tutuklanma sebebiniz olabilir. Belki de duvarınızda, deniz kenarında arkadaşınızla çekilmiş olduğunuz bir fotoğrafınız sizin örgütçü-örgütleyici olduğunuzun kanıtı olabilir ki bunların hepsi mahkemelerde kullanılan kanıtlardır.

Aradan 22 yıl geçmesine rağmen 80 döneminde olduğu gibi öğrenciyi korkutma, apolitikleştirmeye ve şartlanmış bir yurttaşlık oluşturmaya çalışan zihniyetin ürünüdür öğrenci tutuklamaları. Tutuklamaların hepsi siz uyurken gerçekleşiyor ve ağırlaşarak devam ediyor.

Nedir bu devletin damarlarından akan şiddetin, bitmek bilmeyen dozajı. Devlet bir suçunu, daha büyük bir suçuyla hafifletmeye çalışan bir tükeniş içindedir ve devlet ahlakının en yüce adaleti zulüm olmuştur.
Bugün geçmişte yapılan hatalardan dolayı devlet özür diliyor. Bir 10 yıl sonra da geleceği çalınan öğrencilerden özür dilenerek mi kapatılacak bu konu? Burada devlet zararın neresinden dönersen adalettir politikasını uyguluyor. Kendimizi kandırmayalım, güvende değiliz, politik atmosferin en yoğun olduğu bahar dönemlerinde ise hiç güvende olmayacağız...

Bu azgın saldırganlığa karşı tutuklu öğrenciler için duyarlılık göstermeliyiz… Yarın biz de aynı saldırganlıkla karşı karşıya kalacağız.

(Kurultay Fanzin Sayı 2)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder