20 Mart 2012 Salı

Hukuk Fakülteleri ve mesleki dönüşüm

“Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hâkime nede iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı.”
Molierac

İnsanlığın ilkel yaşamdan uygar yaşama uzanan evrimleşme süreci içerisinde hukuk her zaman özel bir önem taşımıştır. Roma hukukunda toplumun bulunduğu yerde hukuk vardır biçiminde ifade edilen bu ünlü özdeyiş bu gerçekliği öz olarak anlatmaktadır. Bugün de hukuk toplumun her yerindedir ve bu açıdan büyük bir öneme sahiptir.


Hukukun toplumsal yaşam içindeki önemi bu kadar bariz bir şekilde ortada iken bugün hukuk adeta ayaklar altına alınmaktadır. Hukuk varmış gibi gösterip saman altından su yürüterek hukuksuzluk yapmak bugünkü sermaye devletinin hiç çekinmeden yaptığı bir iştir. Bu da toplumdaki adalet duygusunu zedelemektedir. Bu duruma isyan edenler ise hapishanelerde çürütülmekte, mesleki gelecekleri ile oynanmaktadır. Hukukçular ise birer birer sindirilip, hukuksuzlukları ortaya çıkması engellenmektedir, yani tamamen sermaye devletinin çıkarlarına uygun bir politika izlenmektedir.

Hukukçuların sindirilmesi yolunda avukatların işçileşme süreci bunun en bariz örneklerinden birisidir. Bugün Türkiye’de gereğinden fazla hukuk fakültesi bulunmaktadır. Buna bağlı olarak da fazla işgücü ortaya çıkmakta, rekabet yaratılmakta ve avukatlar işçileşme sürecine doğru çekilmektedir. İşçileşen avukatlar, avukatlık kanununun 37. maddesinde yer alan ‘kendisine teklif olunan işi sebep göstermeden reddedebilir’ hükmünü havada bırakacak şekilde işleri kabul etmektedirler. Çünkü bugün T.C. devletinde gereğinden fazla avukat vardır ve avukatlar iş bulmakta zorlanmaktadırlar. Bulduğu işi de kaçırmak istemedikleri için, inanmadıkları bir şeyi savunmak zorunda kalmaktadırlar.

Bir diğer örnek de savcılar üzerinde uygulanan baskıcı siyasettir. Bugün bir savcı görevi olan suçluları tespit etmek yerine masa başına bağımlı bir hale getirilmiştir. Ola ki bir savcı suçluları (özellikle siyasi arenada yankı getiren suçluları) tespit etmeye kalkarsa vay ki savcının haline… Savcı hakkında soruşturma mı açılmasın, mesleki ihraç mı edilmesin ya da başka bir bölgeye tayini mi çıkmasın...

Bugün bütün bunlara karşı mücadele zamanı gelmiştir. Biz Hukuk Fakültesi öğrencileri olarak mücadele bayrağımızı açmadığımız sürece bu zulüm daha da artacaktır. Bizlere yapılan zulüm topluma yapılmış olmaktadır. 

Öğrenci Kurultayı DEÜ Hukuk Komitesi
(Kurultay Fanzin Sayı 1)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder